Yapının depreme dayanıklılığı malikin sorumluluğundadır kuralı Anayasaya aykırıdır.
Yazan: Emekli Hakim İzzet Doğan
Bu kez de depremin adı “İzmir Depremi” oldu. Her artçı depremle birlikte ve her deprem haberiyle içimizde de depremi yaşadık.
Deprem baba diye de anılan rahmetli A. Mete Işıkara’nın yıllarca önce söylediği sözleri anımsadık:” Deprem öldürmez, bina öldürür”.
Peki öldüren binalar neden öldürür? Çünkü kurabiye gibidirler sıkılınca dağılırlar. Harçları deniz kumundan yapılmıştır, içinden deniz ürünleri, deniz yıldızları bile çıkar. Malzemeden çalınmıştır. Yeterli demir kullanılmamıştır. Kolonları kesilmiş işyeri yapılmıştırlar. Taşıyıcı duvarları kesilmiş bir oda başka bir yere katılmıştır.
O binalar öldürür. Çünkü bazılarının ruhsatı bazı menfaatler karşılığında verilmiştir. Bazıları hatırlı kişilerin telefonları ile işlerini yürütmüşlerdir. Denetleme yoktur. Çünkü denetleme görevini bile bile yapmayanların yargılanmaları söz konusu olmaz ve yaptıkları yanlarına kar kalır
Dere yatağına, bataklığa, orman içine, sazlıklara, kumluk alanlara bina yapabilirsiniz.
Adı barış olan bir af çıkar, tüm kaçak binalar yasal statü almış olurlar.
Tv’ de bir Belediye Başkanını hayretler içinde dinliyorum. Binalara çürük raporu aldık, yıkılacaklarını tespit ettik, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüne durumu bildirdik, bir şey yapmadılar diyor.
Başkan doğruyu söylemiyor. Çünkü yasaya göre Belediye yetkililerinin yıkılacak derecede tehlikeli binalardaki insanların orayı terk etmeleri için uyarıda bulunmaları, 60 veya 90 gün süre tanıyarak binanın boşaltılmasını isteme görevleri var. Bu süre içinde bina sahipleri uygun görülecek bir güçlendirme raporu getirirlerse yıkımı önleyebilirler. 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun Yıkılacak derecede tehlikeli yapılar başlıklı 39. Maddesi bu yetkiyi Belediyelere açık olarak vermiştir.
Bir kat malikinin de belediyeye veya Çevre Bakanlığına başvurarak oturduğu binanın denetlenmesini isteme hakkı var.
Bir kat maliki belediyeye veya Çevre Bakanlığı’na başvurarak oturduğu apartmanın kontrol edilmesini isteyebilir. Bakanlığın lisans verdiği kuruluşlardan biri bu kontrolü yapabilir. Sonucu bakanlığa ve ilçe belediyesine bildirir. Yapı hakkında riskli raporu verildiyse ilçe belediyesi 60 veya 90 gün süre tanıyarak binanın boşaltılmasını ister. Bu süreçte uygun bir güçlendirme planı getirilirse yıkımdan vazgeçilebilir. Aksi takdirde, bina polis marifetiyle boşaltılır ve yıkılır.
Sonuç acı, gözyaşı ve cinayete tanık olmak.
2020 yazı dünyada ve Türkiye’de gerginlikler, savaş, kavga, terör ve korona virüsü ile geçti derken güzelim Eylül ayında da depremi yaşadık. Sevdiğimiz güzel insanlar da güzel atlarına binip ayrıldılar aramızdan.
Hani içimiz deprem, dışımız deprem. Yüzümüz gülmedi.
İmar Kanunu’na 2018 yılında sözde barış için eklenen afla ilgili geçici 16. Madde de yapılan düzenlemede; ‘Yapının depreme dayanıklılığı malikin sorumluluğundadır’ Kuralı yer aldı.
Bu kurala göre, devlet yapının depreme dayanıksızlığının ve imara aykırılığının sorumluluğunu vatandaşına yükledi. Bu düzenleme: ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.’ İlkesini öngören Anayasamızın 56. Maddesine aykırıdır. Çünkü İmar Yasasına eklenen 16 madde, Anayasamıza göre devlete de yüklenen yönetim ve gözetim ödevini yalnızca vatandaşa yüklemektedir. Anayasamızdaki düzenlemelerle korunan devlet ormanları, kıyılar, çayır ve meralarda yapılan yapılara kayıt belgesi verilmesi de Anayasamıza aykırıdır.
SEVİNÇ GÖZYAŞLARIMIZ VE MUCİZE ÇOCUKLAR
Bir yandan korona virüsü ile diğer yandan deprem nedeni ile yitirdiğimiz insanlar için, bir yandan yanan ormanlarımız, bozulan ekonomimiz için üzülürken umudun bittiği yerde kurtarılan çocuklar hepimizin yüzünü güldürdü ve sevinç gözyaşlarına boğulduk.
Bu mucize çocuklardan İdil depremden 58 saat sonra Emrah Apartmanından,
Elif Perinçek 65 saat sonra Doğanlar Apartmanından,
Ayda Gezgin 91 saat sonra Rıza Bey Apartmanı’ndan beton yığınları içinden çıkarıldılar.
Bu mucize çocuklar beton yığınlarının altında saatlerce aç, susuz ve kimsesiz ölüme karşı direndiler.
58 saat boyunca enkaz altında direnen İdil Şirin’in kurtarılması kendisine ulaşıldıktan sonra üç saat sürdü.
İdil’in arama kurtarma çalışmasında görev alan itfaiye personeline söylediği ilk söz, tüm Türkiye’nin içini acıttı. Mucize olarak anılan İdil, kardeşi ile yan yana enkaz altında kalmıştı. “Kardeşim var, öldü” diyen İdil Şirin’in 8 yaşındaki kardeşi İpek için, “Kardeşim yaşıyordu ama son zamanlarda ses gelmiyordu” dedi.
İBB İtfaiye Müdür Yardımcısı Ahmet Yavuz, ümitlerin azaldığı bir anda Elif’in gülüşüne rastladıklarını söylemiş ve şöyle konuştu: “Elif’in gülüşünü gördükten sonra mutluluktan göz yaşlarımızı tutamadık. Buradaki tüm çalışma arkadaşlarımız kahramanlık hikâyesi yazıyor. Yemeden içmeden tüm Türkiye’ye umutlu, mutlu, güzel haberler vermeye çalışıyoruz.”
O mutlu, o güzel haberleri o umutlu haberleri Türkiye’ye verdiler. Ellerine emeklerine sağlık.
91 saat sonra beton yığınlarının arasından gün ışığına çıkan mucizenin adı Ayda oldu. Enkazdan çıkarılan üç yaşındaki Ayda Gezgin, önce bizim yüzümzü güldürdü, sonra da mutluluktan ağlattı. Alkışlar içinde ambulansa alınan minik çocuk, kalabalığa bakıp gülümsüyordu, o an onlara el salladı. “İyiyim ben” diyen canım Ayda’nın istediği ilk şey köfte ayran olmuştu.
Ancak ne yazık ki annesinden acı haber geldi. Fidan Gezgin’in cansız bedenine ulaşıldı.
SEVİNÇ, GÖZYAŞLARI VE “AKŞAM HÜZNÜ”
Göztepe Spor tutkulusu Ali Çağın Kaygusuz da depremde enkaz altında kaldı. Ondan geriye kalan Göztepe forması ve şiir yazılı notu yürekleri burktu. Şiir İlhan Berk’in “Otağ” adlı şiiriydi ve son dizeleri şöyle bitiyordu:
“Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.”
O akşam hüznünü ulusça yaşadık, hep yaşıyoruz. Ama depremde kurtarılan çocuklar, görevlilerin olağanüstü çalışmaları, deprem yardımlarını çalan, satan birkaç kişi hariç halkın dayanışmasından yaşadığımız sevinç, gözyaşları ve o akşam hüznü birbirine karıştı.